
The New York Times’ta yayımlanan ve Steven Levitsky, Lucan Way ile Daniel Ziblatt imzasını taşıyan makalede, çağdaş otokratik yönetimlerin nasıl şekillendiği ve demokrasinin sessizce nasıl çöktüğü analiz ediliyor. Yazarlar, günümüzde otokrasinin artık darbe ya da şiddetle değil, “yasallık maskesi” takılarak uygulandığını vurguluyor.
Yazarlar bu yönetim biçimini “rekabetçi otoriterlik” olarak tanımlıyor: Seçimlerin var olduğu ancak iktidarın kurumları muhalefeti bastırmak için sistemli biçimde kullandığı rejimler. Bu modelin günümüzde Macaristan, Hindistan, Sırbistan, Türkiye ve Venezuela gibi ülkelerde uygulandığını belirtiyorlar.
Demokrasi mi, otokrasi mi? Ölçüt basit: Muhalefetin bedeli
Makale, bir ülkenin demokrasi sınırını aşıp aşmadığını anlamak için basit ama güçlü bir kriter sunuyor: Muhalefet etmek bedel gerektiriyor mu?
Demokratik sistemlerde vatandaşlar hükümeti eleştirirken misilleme korkusu taşımaz. Otoriter rejimlerde ise bu eleştiriler siyasi soruşturmalar, vergi denetimleri, medya baskısı ya da doğrudan fiziksel saldırılarla karşılık bulabilir.
ABD için uyarı çanları
Yazarlar, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde hükümetin denetim kurumlarını muhaliflere karşı araçsallaştırdığını, bu sayede muhalefet etmenin bedelinin artırıldığını savunuyor. Bu da Amerika’nın “tam demokrasi” statüsünden uzaklaştığını gösteriyor.
Örneğin, bağımsız medya kuruluşlarına karşı açılan davalar, muhalif politikacılara yönelik soruşturmalar ve sivil toplumun itibarsızlaştırılması bu dönüşümün işaretleri arasında.
Sonuç: Otokrasi dışarıdan yıkılamaz
Yazarlar makaleyi şu uyarıyla bitiriyor: Otokrasiye karşı mücadele ancak aktif katılım, örgütlenme ve kamuoyu oluşturmayla mümkündür. Seyirci kalanlar değil, risk alanlar tarihi şekillendirir.