
Arab News’e göre, Türkiye’nin Suriye rejiminin çöküşüyle birlikte komşu ülkelerle ilişkileri yeni bir döneme girdi. Bu ülkelerden biri olan Lübnan, son haftalarda Ankara’nın bölge politikasında daha görünür hâle geldi. Türkiye, Ürdün ve Irak’la birlikte yürüttüğü bölgesel güvenlik ittifakına artık Lübnan’ı da dahil ediyor.
Türkiye’nin Lübnan’la Tarihi Rolü
Türkiye, 2006’daki İsrail-Lübnan savaşında ateşkesin sağlanmasına katkı sağlamış, ardından BM kararıyla Lübnan’a asker göndermişti. Her yıl TBMM’den alınan izinle Türk birlikleri, ülkedeki barış gücünde görev yapıyor.
2007-2008’deki Lübnan’daki siyasi kriz sürecinde de aktif olan Ankara, Doha Anlaşması’nın ve ulusal birlik hükümetinin kurulmasında rol oynamıştı. Türkiye ayrıca, 2005 yılında suikasta kurban giden Başbakan Refik Hariri’nin soruşturulması için kurulan Özel Lübnan Mahkemesi’ne de finansal katkı sunmuştu.
Yeni Dönemin Temel Ayakları
Dr. Tuba Yıldız’a göre, Türkiye’nin Lübnan’a özel bir dış politika stratejisi yok. Ancak İran etkisinin zayıflaması, Şam’daki yeni yönetime yaklaşım ve Türkiye’nin rolü Lübnan’daki yeni hükümetin göz önünde bulundurduğu konular arasında.
Ankara’nın yeni Lübnan yaklaşımı dört ayak üzerinde şekilleniyor: yumuşak güçle kamuoyu desteği, ikili ticaretin derinleştirilmesi, İran ve İsrail etkisine denge oluşturulması ve Beyrut-Şam hattının güçlendirilmesi.
Doğu Akdeniz ve Jeostratejik Önemi
Lübnan’ın Doğu Akdeniz’deki konumu, Türkiye için sadece Suriye bağlantısı açısından değil, aynı zamanda bölgedeki enerji denklemi açısından da önemli. Türkiye, Arap ve Avrupa devletlerinin şekillendirdiği bu denklemin dışında kalmamak için yeni ortaklara yöneliyor.
Siyasi Açılımlar ve Beklentiler
Lübnan’da iki yıldır süren siyasi kilidin açılması ve yeni Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın göreve gelmesi umut vadediyor. Her iki liderin de Türkiye ve Körfez ülkeleriyle uyumlu çizgide oldukları ifade ediliyor.
Lübnanlı siyasetçilerin Ankara’dan beklentileri artmış durumda. Eski Başbakan Necib Mikati’nin “Allah’a ve dostlarımıza, özellikle Türkiye’ye olan güvenimiz bizi ayakta tuttu” sözleri bu yaklaşımın sembolü olarak görülüyor.